Doğa ve İnsan İçin Organik Tarım

24 Aralık 2020
doga-ve-insan-icin-organik-tarim-1280x720.png

Doğa, kendi gergin ipinde dengede yürümeye çalışan bir cambaz gibidir. Adrenalini ve korkuyu dengeleyemeyen her cambaz gibi o da terazinin bozulmasıyla yönünü şaşırır ve tekrar eski haline dönebilmesi seneler ve hatta yüzyıllar alır. Vahşi karakterinin arkasına gizlediği mükemmel kırılganlığı onu, ortaya çıkan doğal afetler ve insan eliyle verilen zararlar karşısında defalarca çaresizliğe itmiştir.

İnsan, doğa ile uyum içinde; toprağın, havanın ve suyun onu doyurmasına izin vererek başka beklentisi olmadan geçirdiği yüzyılların ardından doğanın derinlerinde, gözünün gördüğünden çok daha fazlası olduğunu keşfetti. Üretti ve ürettikçe göç etmeyi bırakıp yerleşik düzende hayatını sürdürmeye başladı. Ancak yetmedi çünkü yüzyıllar içinde artan nüfus ile baş etmenin başka bir yolunu bulmalıydı. Daha çok ekti, hep daha çok. Toprağı nasıl işlemesi gerektiğini, toprağı dinlemeyi ve doğanın işaret dilini zamanla çok iyi öğrendi.

Zaman ilerlemeye devam ederken insan da denemekten hiç vazgeçmedi. Bazen üretimlerinde doğanın dengesini bozdu ama bunu dikkate almadan yol almaya devam etti. Nasıl mı?

İkinci Dünya Savaşı ile tüm dünyada yeni bir hikaye başladı. Tarım da bu hikayede rol aldı ve tarihine yeni bir dönüm noktası eklemeyi başardı. Özellikle 1960’lı yıllarda başlayan “Yeşil Devrim” ile tarım teknikleri revize edildi ve üretimde %100’e varan artış sağlandı. Burada bir patlama yaşandı ve bu, yüzyılın en büyük teknolojik gelişimi ile eşanlamlıydı. Her şey ne kadar da güzel gitmekteydi ve tarımda beklenenin üzerinde başarı sağlanmıştı. Ancak bazen tablo, görünenin ötesinde bir mesaj verir ve onu ne kadar erken okuyabilirseniz o kadar iyidir.

Geliştirilen tarım teknikleri ekosisteme zarar veriyordu ve sürdürülemeyen bir başarının keyfini sürmek mümkün değildi. Toprak, su ve hava kullanılan kimyasal ilaçlarla kirlenmiş ve bu ürünleri tüketen insanlar ciddi sağlık problemleriyle uğraşmak zorunda kalmıştı.

Evet, bitkisel üretimde kullanılan kimyasal ilaçlar ve gübreler; hayvansal üretimde kullanılan hormon ve antibiyotikler üretimde verimi artırarak maliyeti düşürmeyi başarmıştı ancak şimdi daha büyük bir problem vardı; doğa ve insan sağlığı o zamana kadarki en büyük tehdit ile karşı karşıyaydı.

Mesaj şu şekildeydi: Konvansiyonel tarım sisteminde verimi artırmak ve maliyeti düşürmek için yapılan çalışmaların ayak izleri bizi doğru yere götürmedi çünkü doğanın aşırı sömürülmesi ve çevre kirliliği artık görmezden gelinemeyecek boyuta ulaştı. Şimdi bunu revize etmeli ve herkes için daha iyi bir anlaşma sağlanmalı. Aksi halde doğa ile bir savaşa girilecek ki bu savaşın kaybedeni asla tek başına doğa olmayacaktır.

Organik Tarımın Tarihi

Burası organik tarım için bir milat oldu. Aslında bu tarihten çok önce de organik tarım için bazı girişimler olmuştu:

  • İngiliz asıllı botanikçi Albert Howard, 1910 yılında yayınladığı “Tarımsal Vasiyetname” ile organik tarımın dünya çapında yayılması ve uluslararası kamuoyunda kabul görmesi için girişimlerde bulunmuştur. Tarımsal Vasiyetname, bu konuda yazılmış ilk yazılı bildiri olarak kabul edilmiştir.
  • Bir sonraki hatırı sayılır gelişme ise 1924 yılında yaşanmıştır. Dr. Rudolf Steiner, “Biyodinamik Tarım Yöntemi” çalışmaları ile konvansiyonel tarıma yeni alternatifler kazandırmaya çalışmıştır.

Bu iki isim dışında da 1970’li yıllara kadar organik tarım üzerine proje geliştirilmesine katkı sağlayan çokça isim olmuştur ve sonunda 1972 yılında Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu’nun (IFOAM / International Federation of Organic Agriculture Movement) kurulmasıyla organik tarım uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Almanya’da konumlanan bu kuruluşun asıl hedefi, organik tarımla ilgili standartları belirleyerek dünyada yapılan organik tarımla ilgili bilgi akışını koordine etmek olmuştur.

Yıllar içinde organik tarım hakkındaki bilinçlenme oranı arttıkça güzel gelişmeler yaşanmaya başlanmıştır. AB ülkelerinde ilk organik tarım yönetmeliği bitkisel üretime yönelik olarak 24.06.1991 tarihinde yayınlanırken hayvancılığa yönelik organik tarım yönetmeliği ise 1999 yılında yayınlanmış ve 2000 yılında yürürlüğe girmeyi başarmıştır.

Organik Tarım Nedir?

Bahsi geçen 1960’lı yıllardan günümüze kadar en çok gündemde kalan ve kalıcı çözüm arama çalışmaları hiç sonlanmayan konuların başında çevre ve insan sağlığı geliyor. Sağlıklı bir yaşamdan bahsedebilmek için de tarımda reform gerçekleşmesi gerekiyor.

Organik tarım, çevre korunmasına yönelik, tarımsal çevre kirliliğini önleyebilecek, insanlar üzerinde kimyasalların olumsuz etkilerini ortadan kaldırabilecek bir alternatif tarım yöntemi olarak karşımıza çıkıyor. Organik tarım yöntemleri ile insan, çevre ve ekonomik olarak sürdürülebilir tarımsal üretim birleşiyor ve bu sistemde ürünlerin yetiştirilme sürelerini hızlandıran kimyasal ilaçlar reddediliyor. Onlara doğal ortamlarında en uygun koşul ve zamanda yetişmeleri için bir şans veriliyor. Bu sebeple tüm organik ürünlerin boyutları ve şekilleri birbirinden farklı oluyor. Çünkü ürünler de tıpkı insanlar gibi birbirinden farklı karaktere ve yapıya sahip oldukları için bu süreç hepsi için başka ilerliyor. Ancak değişmeyen tek şey tatları oluyor. Organik ürünler, kimyasal ilaçlarla yetiştirilen ve şekilleri hep bir örnek olan ürünlere kıyasla çok daha lezzetli oluyorlar. Bu yüzden organik bir elmanın içinde gördüğünüz kurt sizi korkutmasın çünkü bu, elinizde tuttuğunuz ürünün organik olduğunu göstermektedir. Neden mi? Çünkü dünya üzerinde yaşayan hiçbir canlı (insanı bu sınıfa koymak maalesef mümkün değil), kimyasallarla yetiştirilmiş ürünlerle kendisini bilerek asla zehirlemez…

Organik Tarım Nasıl Yapılır?

Organik tarım tüm dünyada olduğu gibi bizde de gelecek için umut verici bir üretim şekli. Geleceğimizi kurgularken insanın zehirli besinler tükettiği kareleri gözümüzün önüne getirmeden daha sağlıklı yarınlar hayal etmek ve bu yönde çalışmalar yapmak ülke olarak bizi de heyecanlandırıyor. Ancak organik tarım için bilinç kadar önemli olan teknik bir konu da toprağın organik tarıma uygun olmasıdır. Organik tarım yapılacak toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısı bozulmamış toprak özelliğinde olması bu konuda hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle organik üretim öncesinde, geleneksel üretimden kalan bitki artıklarının çok iyi temizlenmesi gerekmektedir. Toprağın havalanmasını sağlayacak alet ve ekipmanların kullanılması da bu konuda oldukça büyük önem taşımaktadır.

Türkiye’de Organik Tarım

Türkiye’de organik tarım faaliyetlerinin başlaması 1986 yılına tekabül etmektedir. Avrupalı organik tarım şirketlerinin temsilcileri Türkiye’de organik üretimin başlamasında en etkili aktör olmuştur. Organik tarım yolculuğu, Ege Bölgesi’nden yapılan kuru üzüm ve kuru incir ihracatıyla başlamıştır.

Avrupa ülkelerinden gelen talebin artmasına paralel olarak organik üretim alanlarını revize eden Türkiye, 1980’li yılların ortasından itibaren tüm ülkede organik üretimi çeşitlendirmiş ve organik üretim projeleri yürütmeye başlamıştır. En başta yabancı şirketlerin temsilcilerine ihtiyaç duyan Türkiye, zamanla yerli şirketlerin organik tarım ve gıda pazarına girmesiyle birlikte, gerek ihracata gerekse iç piyasaya yönelik üretim ve pazarlama çalışmalarını kendisi sürdürmeye devam etmiştir.

Aşağıdaki tablolarda Türkiye’nin 2019 yılına ait organik ürün ithalat ve ihracat tablosunu göreceksiniz.

“Tarlada izi olmayanın harmanda gözü olmaz.”

KAYAKÇA

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/34126

http://www.ecas.com.tr/organik-tarimin-tarihi

http://apelasyon.com/Yazi/725-dunyada-ve-turkiyede-organik-tarim

https://www.neolacakki.com/gundem/organik-tarim-hakkinda-merak-edilenler-434

https://hthayat.haberturk.com/saglik/beslenme/haber/1028943-10-soruda-organik-tarim

https://orgprints.org/20465/1/T%C3%BCrkiyede_Organik_Tar%C4%B1m_Ara%C5%9Ft%C4%B1rmalar%C4%B1.pdf

http://ziraatdergi.gop.edu.tr/Makaleler/2069745255_27-36.pdf

https://www.tarimorman.gov.tr/Konular/Bitkisel-Uretim/Organik-Tarim


Poelsan

İletişim Bilgileri

Çalışma Saatlerimiz Haftaiçi 08.00 – 18.00
+90 (544) 366 69 64

+90 (362) 266 75 24

+90 (362) 266 77 51

www.poelsan.com

poelsan@poelsan.com

Sektöründe Dünya Markası

75 Ülkede 550 Noktadayız…





Sizlerin Fikirleri Önemli

Müşteri Memnuniyeti Anketi





Sosyal Medya

Aktivitelerimizi Takip Edin

Fuarlar,Ürünler ve birçoğu Sosyal Medya Hesaplarımızda.